16 Temmuz 2008 Çarşamba

Hoş Geldiniz...

Hoş Geldiniz...
Hayatımızdaki " Olmazsa Olmaz " dediğimiz ve bir türlü vazgeçemediğimiz şeyler nelerdir?
Kimimiz için ailemiz, kimimiz için sevgilimiz, kimileri içinse para ve daha neler neler... Ama ne olursa olsun her insanın hayatında bir olmazsa olmazı mutlaka vardır.

Bakalım neler bizler için vazgeçilmez...
Hayatınızda Olmazsa Olmaz Dediğiniz Herşey ve Daha Fazlası... Bu site tamamen paylaşım amaçlıdır. Hayatınızda yer alan ve gerçekten de olmazsa olmaz dediğiniz herşeyi bizlerle paylaşabilirsiniz...

Hoş Geldiniz...

Hoş Geldiniz...
Hayatımızdaki " Olmazsa Olmaz " dediğimiz ve bir türlü vazgeçemediğimiz şeyler nelerdir?
Kimimiz için ailemiz, kimimiz için sevgilimiz, kimileri içinse para ve daha neler neler... Ama ne olursa olsun her insanın hayatında bir olmazsa olmazı mutlaka vardır.

Bakalım neler bizler için vazgeçilmez...
Hayatınızda Olmazsa Olmaz Dediğiniz Herşey ve Daha Fazlası... Bu site tamamen paylaşım amaçlıdır. Hayatınızda yer alan ve gerçekten de olmazsa olmaz dediğiniz herşeyi bizlerle paylaşabilirsiniz...

Bir web sitesinin "olmazsa olmaz"ları nedir?

Bir web sitesinin "olmazsa olmaz"ları nedir?
On Altın Kural

Aşağıda iyi bir web sitesi yapabilmek için tasarımcının uyması gereken 10 Altın Kural özetleniyor. Bu liste tabii ki uzar gider, ama başlangıç olarak en azından bunları bilmekte yarar var.

Bir: Hedef Kitle

İyi bir web sitesi; hedef kitlesini doğru belirlemeli ve bu kitleye yönelik mesajı, ürünü, kurumsal/bireysel kimliği eksiksiz yansıtabilmelidir. Tasarım, içeriğin önüne geçip onu arka plana itmemeli, belirsiz hale getirmemeli, kafa karıştırmamalı, göz yormamalıdır.

İki: İlk İzlenim

Sitenin ziyaretçide bırakacağı ilk izlenim her zaman içtenlik, inandırıcılık ve profesyonellik olmalıdır. Sakil bir sitenin zihinlerde yaratacağı iz kolay kolay silinmeyebilir.

Üç: Kullanım

İçerik, linkler, açıklamalar anlaşılır olmalı, sayfalar hızlı yüklenmeli, her türlü tarayıcıda ve işletim sisteminde kusursuz görüntülenebilmeli, kâğıda basıldığında sorun çıkarmamalı, ziyaretçinin sabrını zorlamamalı, zaman ve göz dostu olmalıdır.

Dört: Gezinti

Yönlendirme butonları, en acemi internet ziyaretçisinin bile kafası karışmadan, kaybolmadan, kendisini beceriksiz gibi hissetmeden kullanabileceği yalınlıkta olmalıdır.

Beş: Farkedilme

Arama motorlarının kısa sürede keşfedebileceği ve arama sonuçları arasında ilk sayfalara girebilecek biçimde tasarlanmış ve kodlanmış olmalıdır.

Altı: İletişim

Sitedeki elektronik posta adresleri spam avcısı robotlar tarafından ele geçirilememeli, site üzerinden yapılacak elektronik haberleşmeler sorunsuz ve berrak yürütülebilmelidir. Siteye adresini bırakan her ziyaretçi, bu adreslerin uygunsuz amaçlarla kullanılmayacağından emin olabilmelidir.

Yedi: Yayın

Sitenin tasarımı ve yayına konması sonrasında da düzenli olarak bakım ve güncellemeleri yapılmalı, domain ve hosting kiraları zaman aşımlarından önce yeniden ödenmeli, tasarım, zaman içinde beliren yeni ihtiyaçlara ve değişen teknolojiye uyarlanmalıdır.

Sekiz: Dil

Sitede kullanılan dil ortalama ziyaretçinin anlayabileceği durulukta ve yanlışsız, üslup, fontlar, renk, kompozisyon ve diğer görsel unsurlar zarif olmalıdır.

Dokuz: Saygı

Ziyaretçiyi zora koşan, aldatan, daha fazla sayfa açtırıp daha fazla banner geliri elde etmeyi amaçlayan hilelerden, herhangi bir linke tıklanmadan kendiliğinden açılan patlak reklamlardan, kullanıcının bilgisayarına gizlice indirilen eklentilerden ve uyarısız açılan pencerelerden kaçınılmalıdır.

On: Dürüstlük

Ziyaretçiye karşı dürüstlük ve nezaket hiç bir zaman elden bırakılmamalıdır

Olmassa Olmaz

Cumartesi, Aralık 24, 2005
Asansor


Üç veya dört katlı eski apartmanlarda asansör olmaması gayet doğal ama yeni yapılan binalarda mutlaka asansör olmalı, kaç katlı olursa olsun.. Üst katlarda oturan yaşlı veya sakat bir insanı düşündüğümüzde, asansörün gerekliliği daha da ortaya çıkıyor.

Asansörün tarihi

İstanbul’un eski binalarındaki süslü demirli, parlak mobilyalı, renkli camlı, çifte kapılı asansörleri korumayı düşünen var mı bilmiyoruz ama İstanbul’un bilinen en eski asansörü İstanbul’a birçok yeniliği getirmiş olan Mısır Hıdiv ailesinden Abbas Hilmi Paşa’nın inşaatı 1907’de bittiği tahmin edilen Çubuklu Kasrı’ndadır.
İnsan ya da hayvan gücüyle mekanik araçlarla üst katlara ulaşım sağlanmasının tarihi çok eskidir. Romalı mimar Vitruvius İÖ 1. yüzyılda yazdığı kitabında bu düzenekleri anlatmıştır.
İngilizler 1800’lerde buhar gücüyle çalışan asansörü geliştirdiler. ABD’de Henry Waterman ve George H. Fox asansör üretip satmaya başladı. Elevator adını alan bu asansörlerin halatları kenevirden yapılıp güvenilir bulunmadıklarından 1850’lere dek yük taşımacılığında kullanıldı. 1853’te Elisha Graves Otis’in geliştirdği ve New York Crystal Palace sergisinde tanıtılan asansörün, halatların gevşemesi durumunda kabinin hareket ettiği rayları kavrayan mengeneleri vardı. 1857’de New York’da ilk yolcu asansörü hizmete girdi. 1867’de Fransız mühendis Edoux uluslararası sergi için yaptığı hidrolik aygıta asansör (ascenseur) adını veren kişi oldu. Elektriğin kullanıma girmesi ile asansör teknolojisi gelişti ve 1889’da ilk elektrikli ticari asansör yapıldı. 1894’te düğmeli kumanda sistemi geliştirildi.
Gökdelen döneminin başlamasıyla asansörler bu gösteriş abidelerinin vazgeçilmez parçası oldular. 1931’de yapılan Empire State Binası’nın asansörü dakikada 365 m. katediyordu.
1950’lerden sonra kapıların otomatik kapanması, birden çok asansörün hareketini düzenleyen otomasyon sistemlerinin geliştirilmesi güvenliği daha da arttırdı. İnsan, yük ve servis asansörleri yaygınlaşırken, büyük iş merkezlerinde “paternoster” denilen sürekli asansörlerle birlikte özellikle hastahanelerde sedye taşıyabilen asansörler ihtiyaç halina geldi. İlki Eiffel Kulesi’nde kurulan bina dışına yerleştirilmiş saydam seyir asansörleri de 1980’lerden sonra tekrar moda oldu.

Kaynak: Kudret EMİROĞLU - Gündelik Hayatımızın Tarihi

gonewild.. @ 13:10 0 yorum

Salı, Kasım 01, 2005
Reklam


Artık uykularımız hariç, hayatımızın hemen her anında reklamlarla karşılaşmak mümkün. Ayaklarımızı uzatmış keyifli bir film izlerken ekranda görünen logolarla, otobüs duraklarından bina duvarlarına kadar başımızı her çevirişimizde önce gözlerimizde sonra aklımızın bir köşesinde yer edinen sloganlarla, kişiliklerimizi birkaç sözcükle ifade edebilen markalarla bir arada yaşıyoruz.
Markalar bizlere sahip çıkıyor biz de onlara imkânlar tanıyoruz. Gerçek olan şu ki; artık insanlar bile birer marka ve Dünya ise büyük bir reklam mecrası.
Ben de bu işe gönül vermiş, bağlı olduğum markanın daha çok satmasını isteyen bir reklamcı isem, hayatımın olmazsa olmazı reklamdır desem komik kaçmayacaktır. Buna sadece benim ihtiyacım yok, hem üreticiler hemde tüketiciler buna mecburdur. Doğru olan olumlu yanlarını düşünüp, başarılı bir geri dönüşüm sağlamaktır.
Bol Reklamlı günler!
Burak KAYNAK
http://www.adkritik.com

Reklamın tarihi

Orta sınıfın ve kuşağın tek eğlencesi televizyon, geniş halk kesimlerinin sohbet konularını oluşturan siyaset, spor ve gösteri sanatlarının gündeminin kamuoyuna iletilmesinde de en önemli araçtır. Televizyonun, gözünü renkli değişimlerden alamayan iki yaşındaki bebekten başlayarak her kesime seslenen dördüncü başlığını da reklamlar oluşturur. Moda söz kalıplarının çok sevildiği ve hemen dolaşıma girdiği, eğretileme sanatına düşkün sözlü kültür, reklam sloganlarını da aynı birikim süzgecinden geçirerek günlük konuşma kalıpları arasına katmakta, hatta bunlardan bazıları olarak deyimleşip halkın, argolaşarak belirli kesimlerin sözlüğüne girmekte, daireyi tamamlayıp gazete köşelerinde, televizyon programlarında karşımıza çıkmaktadır.
Reklamcılıkta ürünün niteliklerinin anlatılması aşaması çoktan geride kalmıştır ve “ilan” kavramı altında sektörün dışına bile itilmiştir. Fransızcadan aldığımız réclame da yerini İngilizce image making’e bırakmıştır. Artık ürünün iyiliği, dayanıklılığı, ucuzluğu, vb. değil, o ürünü kullananın aklı, sağlığı, itibarı, tecrübesi veya seslenilen kesime göre milli, muhafazakâr, modern olduğu dile getirilmektedir. Reklamın içeriğinin ürünün kendisinden yan öğelere kaymasının uç örneği, gazetelerin başına gelendir. Tabak çanak veren gazeteler, bir ürünün yanında verilmeye başlanmıştır.
Reklamcılık 1860’larda basının canlanması ile moda, ilaç, mutfak aletleri ilanlarının gazetelerde çıkmasıyla başladı. Sansürün basını gerilettiği Abdülhamid döneminden sonra basın hayatı ve ilanlar tekrar canlandı. 1909’da kurulan İlancılık Şirketi bu alanda hizmet veren tek kuruluştu. Gazete ilanları İkinci Dünya Savaşı sonrasında yabancı şirketlerin ve ürünlerinin pazarlanması çabalarıyla gelişti.
Bugün televizyon, gazete, dergi yayınlarının birkaç holdinge ait olduğu ülkemizde, 1960’lı yıllarda reklam sektörü emekleme dönemindeydi ve “besleme” basın tartışması yapılmaktaydı. 27 Mayıs öncesi resmi kurumların ilanlarının gazetelere dağıtımında partizanlık yapıldığı iddialarıyla Basın İlan Kurumu oluşturulmuştu.
İlandan reklama geçişte köprü oluşturan afiş Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra başladı. İlk sanatçı 1929 yılında ürün vermeye başlayan İhap Hulusi Görey’dir (1898–1986). Galatasaray Lisesi’nde afiş sergisi açmış olan İhap Hulusi, Kulüp Rakısı, Atatürk ve Ülkü’nün bulunduğu Alfabe, Ziraat Bankası ve Milli Piyango çizimleriyle göz hafızamızda yer etmiştir.
Değişen reklamcılık anlayışıyla artık reklamlar daha kolektif ürünler olarak üretiliyor, aynı “konsept” duvar, pano, gazete, dergi, sinema, radyo ve televizyonlarda karşımıza çıkıyor; şirketler özel programların, gösteri sanatlarının, bilimsel toplantıların, hayır işlerinin “sponsor”luğuyla kendi reklamlarını yaparken, yaşamımızın her alanına da girmiş oluyorlar.

Kaynak: Kudret EMİROĞLU - Gündelik Hayatımızın Tarihi



gonewild.. @ 21:48 0 yorum

Cumartesi, Ekim 29, 2005
Bayrak


Türk Bayrağı Kanunu
Türk Bayrağı Tüzüğü


Bayrağın tarihi

Bayrak askeri ihtiyaçlardan doğmuştur. Kumandan, subay ve askerler için birliklerin sevkini ve savaş meydanındaki konumlarını uzaktan takip etmenin ve çarpışma anında herkesin kendi tarafını ve durumunu anlamasının yolu tanıtıcı bayrakların kullanımıdır. Alay gibi çok sayıda insanın canı söz konusu olduğunda, alay sancağının kutsallaşması olağandır.
Türkçede bayrak sözcüğünün kökeni Orta Türkçede kullanılan batrak biçiminin de ortaya koyduğu gibi batırmaktır. Sancak sözcüğü de sançmak, yani saplamak, batırmak kökeninden gelir. Bayrak açmak, eli bayraklı gibi deyimler kişisel tavır anlattıkları gibi, denizcilikte bayrak halen işaret dili olarak işlev görmektedir.
Padişah, sadrazam, kapıkulu ocakları, yeniçeri ortaları, sipahiler ayrı renk ve biçimlerde bayraklar kullanmışlardır. Osmanlı geleneğine göre Selçuk sultanının Osman Bey’e verdiği bayrak beyazdır. Yavuz Sultan Selim Çaldıran’a biri beyaz biri kırmızı iki bayrakla gitmiştir.
Saltanat bayrakları önce dört iken sonra sayıları, biri beyaz, ikisi kırmızı, biri yeşil, ikisi kırmızı-yeşil ve biri sarı-kırmızı olmak üzere yediye çıkmıştır. Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra bayrakları da yasaklanmış ve bayrak sözcüğü de yasaklanarak sancak denmeye başlanmıştır.
Yeniçeri bayraklarında kırmızı üstüne beyaz pençe, beyaz Zülfikar gibi çeşitli nişanlar bulunurken yeni kurulan ordu için Hz: Muhammed’in bayrağı Ükap’tan esinlenilerek siyah bayrak da kullanılmıştır. Ay ile yıldız Nizam-ı cedit ordusunun bayrağında buluşmuştur. Abdülmecid zamanında imparatorluk bayraklarının hepsinde kırmızı üstüne çeşitli alametler bulunurken yalnız Trablusgarp bayrağı yeşil üstüne üç hilaldir. Ay ve sekiz köşeli yıldızın standartlaşması da Abdülmecid döneminde 1837’den itibaren olmuştur. 1842’den sonra yıldızın sekiz köşesi beşe indirilmiştir. 22 Ekim 1925’de çıkarılan sancak talimatnamesi ile daha çok gemilerin sancak düzeni kanunlaştırılmış, bayrak kanunu 29 Mayıs 1936’da çıkarılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı forsunda bulunan 16 Türk devlet ve bunların bayrakları bilim adamlarınca her yönüyle tartışılmıştır, ama forsun bilimsel bir yanının bulunup bulunmayacağını onlara soran yoktur.

Kaynak: Kudret EMİROĞLU – Gündelik Hayatımızın Tarihi

gonewild.. @ 13:13 0 yorum
Takip Ettiklerim
Nilgorgunel.com
Başlıklar
Asansor
Reklam
Bayrak
Belediye Otobüsü (ve Tramvay)
Çamaşır Makinesi
Esnerken ağız kapamak
Otomobil
Telefon
Ayna
Şampuan
Arşiv
2005-09
2005-10
2005-11
2005-12


Blog Kardesligi yenileniyor